Japonya gezisi sonrası uzak doğudaki 2. rotam Güney Kore olacaktı. Sabah Tokyo’ daki otelimden erken saatte ayrılıp Narita havaalanına gittim. Erken saatte ayrıldığım için Narita Express’ i kullanamadım, onun yerine metro ile ulaşımımı sağladım. Uçuşumu Asiana havayolları ile Seul’ e gerçekleştirecektim, akşam da babam ile havaalanında buluşup otobüs ile Daegu’ ya geçecektik.
Tokyo’ dan Seul’ e yaklaşık 2.5 saatlik bir uçuşla ulaşabiliyorsunuz. Uçuşum uçaktaki çok gürültücü Çinlilerin başımı şişirmesi dışında iyi geçmişti 🙂 Seul Incheon Havaalanı‘ na vardığımda ilk işim simkart almak oldu. Ben EG Simcard‘ ı tercih ettim. İkinci önemli iş ise bavulumu bırakabileceğim bir emanet dolabı bulmaktı. Babamın gelmesine yaklaşık 9 saat vardı ve bavulla şehir merkezinde gezmem çok zor olacaktı. Neyseki havaalanında 2. katta emanet odası bulunuyor. Bırakmak istediğiniz süreye göre belli bir ücret karşılığında bavulunuzu emanet odasına teslim edebiliyorsunuz. Bavul işini hallettiğime göre artık Seul’ u keşfe başlayabilirdim 🙂
Güney Kore Gezi Planı
Şehir merkezine ulaşım için Airport Express Train‘ i tercih ettim. Havaalanından Seul istasyonuna 43 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Seul istasyonuna ulaştığımda ilk olarak Deoksugung Sarayını gezdim. Vardığım saatte nöbet değişim törenine denk geldiğim için önce töreni izleyip sonra da sarayı dolaşmaya başladım. Seul’ de gezilecek birçok saray var ve mimari olarak hepsi de birbirine çok benziyor. Bahçe süslemesi ve büyüklük dışında çok büyük farklılıklar yok ancak renkler, süslemeler inanılmaz güzellikte. Devamını bu yazıdan okuyabilirsiniz.
Daegu Güney Kore’ nin 4. büyük şehri olarak geçiyor. Şehir sanayi şehri olduğu için gezilecek çok fazla bir yer yok. Daegu’ daki ilk günümüzde babam işlerini hallederken ben de şehir turuna katılmayı düşünmüştüm ancak pazartesi olması nedeniyle şehir turu hizmet vermiyordu. Ben de babama eşlik etmeye karar verdim. Devamını bu yazıdan okuyabilirsiniz.
Daegu’ daki 2. günümüzde sabah erkenden otelimizden alınıp Güney Kore’ de görülmesi gereken önemli yerlerden biri olan ve UNESCO Dünya mirasları listesinde yer alan Andong Hahoe Folk Village’ a götürüldük. Yazının devamını buradan okuyabilisiniz.
Andong Hahoe Halk Köyü ziyareti sonrasında Güney Kore’ nin açık hava müzesi konumundaki Gyeongju şehrine geçtik. Şehirde ilk olarak Oreung bölgesinde bulunan Sungdeokjeon tapınağını ziyaret ettik. Tapınak 1429 yılında Silla Krallığı’ nın kurucusu Silla Kralı Bakhyeokgeose adına inşa edilmiş. 1592’ de yanması nedeniyle 1735’ de yeniden inşa edilmiş. Gyeongju’ daki gezi detaylarımıza bu yazıdan erişebilirsiniz.
Bir önceki gün, akşam yemeğinde bizim için düzenledikleri ızgara partisi sonrasında Busan planımdan bahsetmiş ve tren saatleri ile ilgili yardım istemiştim. Bulduğum sitelerde tüm detaylar İngilizce yazmadığı için babamın Koreli arkadaşları yardımcı oldu. Busan’ da gezilecek yerler ile ilgili detaylara bu yazıdan erişebilirsiniz.
Daegu’ dan sabah erken saatte trene binip Seul’ e geri döndük. Gezinin geri kalan günlerini Seul’ de geçirecektik. Seul’ de konum, fiyat ve temizlik gibi kriterler nedeniyle bize en uygun gelen “Ramada Hotel and Suites Seoul Namdaemun“da konakladık. Otel temiz, oda yeterince büyük ve genişti. Odada ayakkabılarınızı çıkarıp sizin için ayrılmış terlikleri giymeniz gerekiyor. Ayakkabılar ile odada dolaşmanız uygun değil. Devamı için tıklayınız.
Seul’ deki 3. günümüzde Güney Kore’ ye gitmeden internetten satın aldığımız tur ile Nami adası ve Seoraksan Milli Parkı gezisine katıldık. Turda sadece biz olduğumuz için özel araç ile sabah erkenden otelimizden alındık. Turu 1 Mayıs’ a denk getirmek zorunda kalmıştık. Güney Kore’ de tatil olması nedeniyle yolda çok fazla trafik vardı. O nedenle planda biraz gecikme yaşadık. Nami adası gezimizin detayları için tıklayınız.
Nami adasından ayrılıp yemek yedikten sonra bir süre daha yolculuğumuz devam edip Seoraksan Ulusal Parkı’ na ulaştık. Park ismini Seorak dağından almakta. Seol “kar”, ak da “büyük dağ” anlamına geliyormuş. Kar uzun süre erimezmiş buralarda. Park Sokcho, Inje, Goseong and Yangyang ismindeki 4 şehre yayılmış büyük bir park. Tüm bölgeyi yarım gün gibi bir sürede dolaşmak elbette mümkün değil. Gezinin detaylarına bu yazıdan erişebilirsiniz.
Sabah erken kalkıp Jamsil ve Yeongdong Köprülerini görebileceğim Han-gang nehri kıyısına gittim. Han-gang nehri şehri ikiye bölmüş ve üzerinde birçok köprü bulunuyor. Nehirde gündüz ve akşam düzenlenen tekne turlarına katılabiliniyor. Nehir boyunca koşu parkurları ve bisiklet yollarının yanında dinlenme alanları da bulunuyor. Devamını bu yazıdan okuyabilirsiniz.
Seul’ deki son günümü babamla birlikte tamamen alışverişe ayırarak geçirdim. İlk gün gittiğim Insa-dong bölgesine daha sonra uğramayı planladığımı paylaşmıştım. Son gün hava da yağmurlu olduğu için burayı gezmek için idealdi. Insa-dong’ taki tüm dükkanları gezdik diyebilirim. Alabileceğiniz çok orjinal şeyler bulabilirsiniz. Özellikle ipek fular, çanta gibi ürünler hem Kore kültürünü yansıtıyor hem de el yapımı olması nedeniyle güzel bir hediye alternatifi.
Her Yolculuk Bir Masal 