Miami

Miami’ ye uçakla gideceğimiz için önce arabayı teslim etmemiz gerekiyordu. Clearwater’ daki otelimizden ayrılıp Orlando havaalanında kiralık araba teslim noktasında aracı teslim ettik. Sonra da bavulları teslim edip uçağa bindik. Orlando – Miami arası uçakla 1 saat sürüyor.

Miami’ de İlk Gün

Miami’ ye vardığımızda havaalanından “150 Miami Beach Airport Flyer” aracı ile otelimize rahatlıkla ulaştık. Yol yaklaşık 40 dakika sürüyor. Miami’ de Art Deco bölgesindeki            “Edgewater South Beach” otelinde kaldık. Art Deco mimarisine uygun, odaları son derece büyük ve konforlu bir oteldi. Biz oteli ve lokasyonunu çok sevdik. Otelin hemen karşısında plaj yer alıyor, plaj havlusu ve şezlongları otelden ücretsiz alabiliyorsunuz. Ayrıca Ocean Drive kordon boyunda yer alan restoran ve kafeler ile iç içesiniz. Akşamları bu bölge son derece hareketli. Her restoranda farklı türlerde düzenlenen canlı müzik etkinliklerinin yanında yemekte çeşitli deniz ürünlerini tadabiliyorsunuz. Ayrıca civarda sayısız dondurmacı da var 🙂

Bavullarımızı otele bıraktıktan sonra South Beach ve Ocean Drive’ ı biraz dolaştık. Sonra yaklaşık 20 dakika yürüme mesafesindeki Miami Botanik Bahçesi’ ne gittik. Botanik bahçesinde ufak bir Japon bahçesi, süs havuzu, çeşitli bitkiler ve çiçeklerin yanında belli alanlarda yer alan ilginç heykeller bulunuyor. Botanik bahçesini ücretsiz olarak gezebiliyorsunuz.

Botanik bahçesinden sonraki durağımız 4 dakika yürüme mesafesindeki Holocaust Memorial oldu. Burayı da ücretsiz olarak gezebiliyorsunuz. Yahudilerin öldürülmesi anısına yapılan heykeller insanların yaşadığı acıyı, üzüntüyü derinlemesine yansıtıyor. Burayı dolaştıktan sonra ister istemez insanın ruh hali olumsuz etkileniyor.

Biraz daha vaktimiz olduğu için şehir merkezine gidip gezilecek yerleri dolaşmaya karar verdik. Freedom Tower, Bayside Marketplace’ i dolaştıktan sonra hava kararmaya başladığı için birkaç kişiden etrafın güvenli olmadığı ve çantamıza dikkat etmemiz gerektiği ile ilgili uyarı aldık. Açıkçası bu şekilde uyarılar alınca biz de endişelendiğimiz için geri döndük. Miami downtown çok güvenli değilmiş, özellikle belli bir saatten sonra kapkaç gibi olaylar artıyormuş. Siz de giderseniz dikkat edersiniz.

Akşam yemeğimizi yemek için otelimize yakın olan Lincoln Road’ a gittik. Burası hem gündüz hem de akşam oldukça hareketli. Hem alışveriş yapabileceğiniz butik mağazalar, hem de yemek yiyip bir şeyler içebileceğiniz restoran ve kafeler bulunuyor.

Yemek sonrası dondurma alıp caddeyi turlamaya başladık. Kalabalık olsa da insanı bunaltmayan, gezmesi eğlenceli olan bu caddeyi dolaştıktan sonra sahile gidip otelimize geri döndük.

Fotoğraf Galerisi

Miami’ de İkinci Gün

Sabah erken kalkıp güneşin doğuşunu izlemek için sahile gittim. Bir gün önce güvenlik ile ilgili aldığımız uyarılardan sonra biraz endişeliydim. Plajda birkaç evsiz dışında spor yapan insanları görünce tedirginliğim yerini huzura bırakmaya başladı. Deniz kenarında güneşin doğuşunu beklerken sahilde sağa sola koşuşturan martıları, ayaklarının kumda bıraktığı izleri seyrettim. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya ve güneş doğmaya başladı. Günün en güzel vakti bence güneşin doğuşu. Bir de bu kadar huzurlu bir ortamda izlemek ne kadar mutluluk verici. Güneşin doğuşunu izlerken bol bol fotoğraf çekip bu güzel anı ölümsüzleştirdim.

Kahvaltı için otele döndüğümde eşim de uyanmıştı. Birlikte kahvaltı için otelin terasında bulunan kafeteryasına çıktık. Otelin kahvaltısı iyi sayılmaz. İdare edecek kadar bir şeyler atıştırıp 9:00’ da bizi otelden alacak tur otobüsümüzü beklemeye başladık. Everglades timsah çiftliğine gidecektik ve bunun için seyahatimiz öncesinde internetten turu satın almıştık.

IMG_3534Tur otobüsü tam vaktinde bizi otelimizden aldı. Otobüs temiz ve konforluydu ayrıca ekranlardan yolu da izleyebiliyorduk. Birkaç otele daha uğrayıp tura katılacak diğer yolcuları da aldıktan sonra yaklaşık 1 saatte timsah parkına vardık. Parkta otobüsten inip biletlerimiz bize teslim edildikten sonra airboat’ a binerek timsah avına çıktık 🙂 Airboat çok gürültülü olduğu için binerken kulak tıkacı da veriyorlar. Başta çok anlam verememiştik ama hareket edince ne kadar gerekli olduğunu anladık. Giderken nehirde çok fazla timsah göremedik. Airboat ile nehirde yaklaşık yarım saat gittikten sonra timsah gösterisinin yapıldığı yere ulaştık. Görevliler timsahları beslerken biz endişe dolu gözlerle onları izliyorduk. Yarım saat süren bu şov sonrasında isteyenler yavru timsah eline alıp fotoğraf çektirebiliyorlardı. Biz de bir cesaret denedik elbette 🙂

Timsah çiftliği gezimiz sonrasında tur şehir merkezinde son buluyordu. Biz bu tura ek olarak Miami Bot Turu’ nu da satın almıştık. Turu bu şekilde satın alırsanız fiyat açısından biraz daha avantajlı oluyor. 1.5 saat süren bu turda Miami’ nin gökdelenlerinden zenginlerin ve ünlülerin villalarına kadar görülmesi gereken her yeri görebiliyorsunuz.

Turun sonunda otellere transfer yapılacaktı ancak vaktimiz olduğu için önce şehir merkezindeki Bayside Marketplace’ de biraz vakit geçirdik. Burada alışveriş yapabileceğiniz dükkanlar, büfe tarzı yerler, kafeler dışında canlı müzik etkinlikleri de düzenleniyor.

IMG_4488Günün sonunda akşam yemeği için Cheesecake Factory’ e gitmeye karar verdik. Eşim de ben de Cheesecake Factory’ i çok seviyoruz. İlk kez San Francisco’ da gittiğim bu restoran zincirini sevmemdeki en büyük neden sadece yemekleri ve tatlıları değil sanırım. San Francisco’ da Macy’s’ in teras katında yer alıyor olmasının ve manzaranın katkısı da çok büyük. Miami’ de Aventura Alışveriş Merkezi’ nde yer alan Cheesecake Factory’ e gitmeye karar verdik. Böylece Miami’ nin kuzey sahillerini de görebilecektik. O nedenle şehir merkezinden otobüse bindik. Bu bölgede yer alan oteller çok katlı ve son derece lüks. Sahil boyunca o kadar çok otel gördük ki bu güzel sahili beton yığınları ile öldürmüş olmaları çok üzücü bence. Bu bölgeyi gördükten sonra otel seçimimizi çok doğru bir bölgeden yapmış olduğumuza sevindik. Tabi bu tamamen tercih ve kişisel zevk meselesi. Bir süre sonra alışveriş merkezine ulaştık. Yemeğimizi ve cheesecake’ imizi yedikten sonra alışveriş yapacağımız birkaç mağazaya uğrayıp otelimize geri dönmek üzere otobüse bindik.

Fotoğraf Galerisi

Miami’ de Üçüncü Gün

Üçüncü günümüzde sabah erken saatte başlayan ve tüm gün süren Key West turuna katıldık. Gezinin detaylarına Key West yazısından ulaşabilirsiniz.

Miami’ de Dördüncü Gün

Sabahları erken kalkıp gün doğumunu seyretmek alışkanlık haline gelmişti. Yine sahile gidip tertemiz havayı içime çektim. Hava biraz bulutlu olsa da manzara hala çok güzeldi. Güneş doğduktan sonra sahilde yürüyüş yaptım. Bugün tembellik günümüzdü, bol bol denize girip dinlenecektik. Yürüyüş sonrası kahvaltı için otele döndüm. Eşimle birlikte kahvaltı yapıp kendimizi plaja attık.

Öğlene kadar yüzüp denizin tadını çıkardık. Güneş yakmaya başlayınca ben de mızıldanmaya başladım. Açık tenli olmanın dezavantajı hemen kızarıyorsunuz. Otele dönüp duş aldıktan sonra ben Lincoln Road’ a gidip mağazaları dolaştım. Eşim de birkaç elektronik mağazaya bakacaktı.

Akşam üzeri hava biraz kapalı ve rüzgarlı olduğu için denize giremedik. Ben de akşam yemeği yiyebileceğimiz bir yer ararken yolum üzerinde denk geldiğim tüm dondurmacıları denedim. Tüm seyahatlerde bölgenin en iyi dondurmacısını bulan bir dondurma gurmesiyim sanırım 🙂

Akşam yemeğini otelimizin de bulunduğu Ocean Dr üzerindeki “I Paparazzi”de yemek için rezervasyon yaptırdım. Otele dönüp hazırlandıktan sonra yemeğimizi ispanyol müziği ve dansı eşliğinde yiyerek güzel bir akşam geçirdik.

Otelimize dönerken aniden bir fren sesi duyunca önce kaza oldu zannettik. Yerde devrilmiş motosikleti ve polis araçlarını görünce olayı merak ettik. Sonradan anladık ki hırsız polis kovalamasına denk gelmişiz. Olay bir film karesi gibiydi. Geceyi bir macera ile sonlandırmıştık.

Fotoğraf Galerisi

Miami’ de Beşinci Gün

Güne biraz yürüyüş ile başlayıp gün doğumunu izledikten sonra kendime bir plan oluşturdum. Şehirde görülmesi gereken Coconut Grove, Coral Gables, Little Havana bölgelerini gezmeden Miami’ den ayrılmamak gerekiyor. Bu bölgeleri en hızlı şekilde Miami şehir turu ile gezebileceğim için internetten turu satın aldım. Neyseki yer vardı ve talebimi onayladılar. Hızlıca kahvaltımı yapıp otelin girişinde tur otobüsünü bekledim. Eşim tercihini deniz, kum ve güneşten yana kullandı. Ben de yarım günlük bu tur sonrası kendisine katılacaktım.

Tur otelimizin de bulunduğu Ocean Drive ve Art Deco bölgesini gezdirerek başladı. İlk gün gittiğimiz Holocaust Memorial’ a uğradıktan sonra Coconut Grove bölgesine gittik. Burada yemek molası verdikten sonra Coral Gables’ a doğru devam ettik. Giderken iki tarafı ağaçlarla kaplı yollardan geçtik. Coral Gables bahçe içinde villaların yer aldığı bir bölge. Buraya esas gelme amacımız ünlü Biltmore Oteli’ ni de gezmekti. Otel Miami’ nin lüks otellerinden biri. 1926′ da inşa edildiğinde Florida’ nın en yüksek binasıymış. 2. Dünya Savaşı’ nda hastane olarak kullanılan bina 1987 yılında tekrar otel olarak kullanılmaya başlanmış. Oteli gezip biraz mola verdikten sonra Little Havana’ ya doğru ilerledik.

Küba’ ya henüz gitmedim ancak Little Havana’ ya gittiğinizde Küba’ ya gitmiş kadar oluyorsunuz. Binalar, insanlar, dükkanlar hemen renk değiştiriyor. Dükkanlardan yükselen Küba müzikleri de Miami’ de olduğunuzu unutturuyor. Miami’ de mutlaka gitmeniz gereken bir yer Little Havana.

IMG_6729Sonraki durağımız daha önce de gittiğimiz şehir merkeziydi. Burada daha önce dikkat etmediğimiz Banyan ağaçlarını inceledik. Bu ağaçlar yaklaşık 1000 yıl yaşayabiliyor ve 30 metre yüksekliğine ulaşabiliyormuş. Oldukça farklı bir ağaç ve Miami’ de birçok yerde görebilirsiniz. Otelimize transfer ile geziyi tamamladım. Güneş etkisini biraz kaybettikten sonra plaja gittik ve gün sonuna kadar plajda vakit geçirdik.

Akşam yemeği için yine Ocean Dr üzerindeki “Mia Bella Roma” restoranına gittik. İtalyanca şarkılar söyleyen grup sayesinde romantik bir akşam geçirdik. Son akşamımızı güzel sonlandırmıştık.

Fotoğraf Galerisi

Miami’ de Son Gün

Sabah erken kalkıp toparlandıktan sonra sahile gidip birkaç fotoğraf daha arşivimize ekledik. Miami’ de çok güzel vakit geçirmiştik. Fırtına dönemine denk gelen riskli bir dönemde gitmemize rağmen hava çok güzeldi ve bizi hiç üzmedi. Buradan güzel anılarla ayrılıp havaalanına gittik. Dönüş uçağımızı Orlando – Londra şeklinde aldığımız için önce Orlando’ ya uçtuk. Yine Londra aktarmalı olarak İstanbul’ a döndüğümüzde bir Amerika maceramızı daha tamamlamıştık.

Fotoğraf Galerisi

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.