Orlando

Orlando – Miami gezimize ucuz uçak bileti bulduğumuz anda karar verdik. Biletleri Ocak ayında aldık, seyahatimiz ise Ekim ayındaydı. Arada uzun bir zaman olduğu için geziyi rahat rahat planlayabildim.

Orlando’ da İlk Gün

11 Ekim Cuma 2013 sabahı Londra aktarmalı olarak British Airways ile Orlando’ ya uçtuk. Orlando’ ya vardığımızda yerel saat ile 15:30 idi. Pasaport kontrolünden geçmemiz ve otele ulaşmamız oldukça uzun sürdü. 19:00 civarında otele varmıştık. Otelimiz Lake Buena Vista bölgesindeki “Holiday Inn Lake Buena Vista Downtown” idi. Bu bölgeyi seçmemizin nedeni Disneyland bölgesinde olması, gitmeyi düşündüğümüz SeaWorld, Premium Outlet ve en önemlisi Universal Studios noktalarına yakın olması idi.

IMG_0006Amerika’ ya gideceğimiz zaman Amazon‘ dan siparişlerimizi verip otele yollatmayı tercih ediyoruz. Ben de profesyonel makinemin siparişini bu gezimde vermiştim. Otele vardığımızda siparişlerimiz de gelmişti. Odamıza yerleştikten sonra ben yeni oyuncağımla oynarken eşim de laptopını inceliyordu. Eşimi model olarak kullanıp biraz deneme çekimi yaptıktan sonra yol yorgunu olduğumuz için erken yatıp dinlendik.

Orlando’ da İkinci Gün

Ertesi sabah henüz gün doğmadan uyandım. Odamızın balkonundan güneşin doğuşunu izleyebiliyorduk. Ben de fotoğraf makinemi alıp güneşin doğuşunu çekmeye başladım. Profesyonel bir makine ile fotoğraf çekmenin ne kadar keyifli olduğunu o günden sonra öğrenmiş oldum. O gün bu gündür de makinem elimden düşmüyor 🙂

Gün doğduktan sonra eşimi de uyandırıp kahvaltıya indik. Otelin kahvaltısı klasik Amerikan kahvaltılarından. Yumurta, peynir ve taze meyve seçenekleri olduğu için otelin kahvaltısı bence yeterli.

Otelimiz Disneyland bölgesinde olduğu için tüm Disneyland parklarına ücretsiz servis hizmeti sunuyorlar. Biz Disneyland parklarından büyüklere daha uygun olan Epcot‘ a gitmeye karar vermiştik. Gitmeden de internetten biletlerimizi almıştık. Servis saatlerini öğrendikten sonra önce simkart almak için yakınlardaki bir alışveriş merkezine gittik. Alışveriş merkezi kapalı değil açık havada dükkanların, marketlerin bulunduğu bir bölgeydi. Burada T-Mobile’ ın da bir bayisi vardı. Simkartımızı aldıktan sonra otele dönüp bizi Epcot’ a götürecek servisi beklemeye başladık.

Otel ve eğlence parkları arası ulaşım 5 -10 dakikayı geçmiyor. Orlando’ daki Disneyland’ da 4 tane eğlence parkı, 2 tane de su parkı var. Ziyaret günü sayınıza bağlı olarak biletlerinizi seçebilirsiniz. Epcot bir bölümü eğlence parkı, bir bölümü de 11 farklı ülkenin kültürünü yansıtan binalardan, restoran ve kafelerden oluşan bir kompleks.

Eğlence parkı bölümünde bizim en beğendiğimiz şey Soarin’ oldu. Kaliforniya’ nın en güzel bölgelerinin üzerinden adeta uçarken gerçekçiliği arttırmak için zaman zaman koku, arada ıslatma gibi efektler de ekleniyor. Tabi en çok sıra da buradaydı.

Eğlence parkında gidebileceğimiz etkinlikleri bitirdikten sonra parkın 11 farklı ülkenin kültürlerinin tanıtıldığı bölümüne geçtik. Bu bölüm hem çok hareketli hem de oldukça eğlenceliydi. Her girdiğiniz alan bir ülkeyi temsil ederken, binalar, müzik, hediyelik eşyalar ve yemekler de o ülkeyi yansıtıyordu.

Eğer çocuklarınız yoksa ve daha önce Disneyland’ e gitmişseniz Epcot biz büyüklere daha uygun. Epcot’ tan ayrıldıktan sonra otelimizin yakınındaki Disneyland pazar yerine gittik. Burada restoranlar, kafeler ve hediyelik eşya satan birçok dükkan bulunuyor. Akşam yemeğimizi yiyip dolaştıktan sonra otelimize döndük.

Fotoğraf Galerisi

 

Orlando’ da Üçüncü Gün

Sabah yine erken kalkıp güneşin doğuşunu izledim. Kahvaltı sonrasında SeaWorld‘ e gidecektik. Amerika’ ya gelmeden internet üzerinden biletlerimizi almıştık. Sabah erken saatte gittiğimiz için de çok fazla sıra yoktu. SeaWorld’ de hız trenleri dışında yunus ve balina gösterileri, akvaryumlar, penguen, su samuru gibi hayvanları görebileceğiniz bölümler var. Hayvanların gösteri dünyasında kullanılması ile ilgili düşüncelerim karışık. Onlara iyi bakıldığı ve zarar verilmediği sürece çok katı değilim, kesinlikle gitmem dediklerimin yanında gittiklerim de oluyor. SeaWorld’ de gözlemlediğim kadarıyla tüm görevliler hayvanlara çok iyi bakıyorlardı. Umarım bizim bilmediğimiz ve görmediğimiz kötü şeyler olmuyordur.

SeaWorld’ de en keyif aldığımız hız treni Manta oldu. Parkta ayrıca 3 boyutlu film gösterimleri de yer alıyor. Özellikle TurtleTrek bizim favorimiz oldu.

SeaWorld’ deki aktivitelerimizi tamamladıktan sonra havai fişek gösterisini izlemek için Disneyland Magic Kingdom’ a giderek günü sonlandırdık.

Fotoğraf Galerisi

 

Orlando’ da Dördüncü Gün

Orlando’ daki en güzel güne sıra gelmişti. Universal Studios’ a Los Angeles’ ta da gitmiştik. Bazı şeyler ortak olsa da Orlando’ daki parkı kesinlikle çok daha fazla beğendik. Yapılacak çok fazla şey var. Ulaşımı taksi ile sağladık. O gün çocuktuk, bütün gün yaramazlık yapabilirdik. Hızlı adımlarla giriş kapısına doğru ilerledik.

Biletleri yine gitmeden internetten almıştık. Bir de binmeyi düşündüğümüz trenleri, katılmayı düşündüğümüz aktiviteleri gitmeden belirleyip fast track (hızlı geçiş bileti) kullanılabilecekleri incelemiştik. Bu tip parklarda çok fazla sıra oluyor ve vakit kaybediyorsunuz. O nedenle 1 günlük fast track almaya karar vermiştik. İlk günü fast track geçen aktivitelere öncelik verecek şekilde planladık.

Universal Studios of Florida ve Universal’s Islands of Adventure olmak üzere iki park var. İkisi de birbirinden eğlenceli. Biz ilk olarak Universal’s Island of Adventure ile başladık. Park da kendi içinde Harry Potter, Jurassic Park gibi farklı parklardan oluşuyor. Biz kesinlikle Harry Potter diyoruz 🙂 Hız treninde ise en sevdiğimiz Hulk oldu. Universal Studios of Florida’ nın hemen girişinde yer alan Hollywood Rip Ride Rockit’ e kaç kere bindik hatırlamıyorum ama parkın en iyi treni diyebilirim. Planınızı yaparken Universal Studios’ a 2 gün ayırmanızı öneririm. 1 günde herşeyi bitirmek neredeyse imkansız. Emin olun çok eğleneceksiniz 🙂

Akşam yemeğini Hard Rock Cafe’ de yedik. Bu arada Amerika’ nın en büyük Hard Rock Cafe’ si Orlando’ daymış.

Fotoğraf Galerisi

 

Orlando’ da Son Gün

Orlando’ daki son günümüzü yine Universal Studios’ ta geçirdik. Gider gitmez ilk olarak Harry Potter’ ın sihirli dünyasına gittik. Detayları söylemiyorum ki tadı kaçmasın. Sıra yine çoktu,  1 saate yakın bekledik ama değdi.

Her iki parkta da bir gün önce gitmediğimiz veya gidip de çok beğendiğimiz diğer aktiviteler ile devam ettik. Çizgi film kahramanları ile fotoğraflar çektirdik. Çok eğlenceli 2 gün geçirsek de parka doyamadık. Çocuğunuz olmasa da mutlaka gidin.

Yemeğimizi yedikten sonra Premium Outlet‘ e uğradık. Ben spor mağazaları dışında pek bir şey bulamıyorum bu tip yerlerde. Yine de görmüş olmak için gidebilirsiniz.

Fotoğraf Galerisi

 

 

 

 

 

 

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.