Seul

Seul’ de İlk Gün

Şehir merkezine ulaşım için Airport Express Train‘ i tercih ettim. Havaalanından Seul istasyonuna 43 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Seul istasyonuna ulaştığımda ilk olarak Deoksugung Sarayını gezdim. Vardığım saatte nöbet değişim törenine denk geldiğim için önce töreni izleyip sonra da sarayı dolaşmaya başladım. Seul’ de gezilecek birçok saray var ve mimari olarak hepsi de birbirine çok benziyor. Bahçe süslemesi ve büyüklük dışında çok büyük farklılıklar yok ancak renkler, süslemeler inanılmaz güzellikte.

Sarayın karşısında Seul Plaza, Seul Belediye Binası, Seul Kütüphanesi ve büyük bir meydan yer alıyor. Meydanda sanırım pazar günü olması nedeniyle açık hava pazarı vardı. Pazarda değişik kuruyemişlerden, Kore mutfağına özel kurutulmuş yiyecekler ve baharatlara kadar değişik yiyecekler vardı. Kore yemekleri oldukça baharatlı, eğer alışık değilseniz dokunabilir. Ben balık hariç pek birşey yemeye cesaret edemedim. Bu alanın dışında kalan yeşillik bölgede ise insanlar güneşin tadını çıkarıyorlardı.

Sarayın yan yolundan biraz içeriye doğru yürüdüğümde el işi ağırlıklı ürünlerin satıldığı ufak bir pazara denk geldim. Burayı dolaştıktan sonra Gwanghwamun Meydanı’ na doğru gitmeye karar verdim. Meydana çıkmadan Bosingak’ a uğradım. Seul şehrinin 8 kapısı var. Bosingak çan kulesi şehrin giriş kapılarının açılış ve kapanış zamanını belirleyen bir siren görevi görüyormuş. Pazartesi günleri hariç hergün 11:30-12:20 saatleri arasında düzenlenen seremoniyi izleyebilirsiniz. Ben izleme fırsatı bulamadım ne yazıkki. Meydana giderken Çongeçan kanalından geçerseniz etrafında oturan, dinlenen insanları görebilir siz de kısa bir mola verebilirsiniz. Sıcak havalarda ayaklarını suya sokarak serinliyorlar.

Meydana ulaştığınızda Hangil’in (Kore alfabesi) kurucusu Juseon kralı Büyük Sejong için yapılmış bir heykeli ve Kore’ yi Japon işgaline karşı koruyan Amiral Yi Sunshin’ in heykellerini görebilirsiniz. Bu meydan Seul’ün merkezi sayılabilir. Meydanın hemen arkasında ise Gyeongbokgung Sarayı ve Bukhan Dağı Milli Parkı yer alıyor. Bu saray büyük olduğu için ziyareti daha sonraki günlere bıraktım.

Vaktim çok fazla kalmadığı için meydana çok yakın konumda bulunan Jogyesa Tapınağı ile devam ettim. Tapınak Kore Zen budizminin baş tapınağı kabul ediliyor. 1395 yılında kurulan tapınağın bahçesinde eski bir beyaz çam ağacı da bulunmakta. Tapınağın civarında budizmle ilgili birçok dükkan da bulunuyor.

IMG_0561Kalan vaktimi tapınağa yakın konumdaki Insa-dong bölgesine ayırdım. Insa-dong İstiklal caddesine benzeyen, geleneksel Kore yemeklerini tadabileceğiniz restoranların, kafelerin bulunduğu bir bölge. Özellikle alışveriş için de tercih etmenizi önerebileceğim önemli yerlerden. Cadde boyunca yolun her iki tarafında da ipek ürünler, şifalı taşlar, yelpaze, biblo, porselen gibi Kore yapımı birçok hediyelik eşya bulabileceğiniz dükkanlar bulunuyor. Kendinize de Kore hatırası alabileceğiniz çok fazla seçenek var. Fiyatlar Japonya ile kıyaslayınca çok uygun. Vaktim fazla olmadığı için o gün yüzeysel olarak gezip ilerleyen günlerde tekrar gelmek üzere havaalanına doğru yola çıktım.

Havaalanına giderken muhteşem bir gün batımı bana eşlik etti. Bahsetmeyi atladım ama havaalanında metro bağlantı katında Gelacio isminde bir İtalyan dondurmacısı var. Dondurmaları çok lezzetli ve çok fazla çeşit var. Şehir merkezine giderken de uğramıştım. Dönünce tekrar uğramaya karar verdim. Paris Baguette isminde her yerde bulabileceğiniz pastanesi var. Burada günlük taze olarak hazırlanan salata, sandviç gibi yiyecekler bulabilirsiniz.

Babamın geliş saati yaklaşmıştı. Bavulumu alıp çıkış kapısında beklemeye başladım. Bir süre sonra buluşup Daegu’ ya gitmek üzere yaklaşık 3.5 saat sürecek yolculuğa başladık. Ulaşım için express bus denen yolcu otobüslerini kullandık. Koltuklar son derece konforlu, otobüs son derece temizdi. Rahat bir yolculuk geçirerek Daegu’ ya vardık.

Fotoğraf Galerisi

Seul’ de İkinci Gün

Daegu’ dan sabah erken saatte trene binip Seul’ e geri döndük. Gezinin geri kalan günlerini Seul’ de geçirecektik. Seul’ de konum, fiyat ve temizlik gibi kriterler nedeniyle bize en uygun gelen “Ramada Hotel and Suites Seoul Namdaemun“da konakladık. Otel temiz, oda yeterince büyük ve genişti. Odada ayakkabılarınızı çıkarıp sizin için ayrılmış terlikleri giymeniz gerekiyor. Ayakkabılar ile odada dolaşmanız uygun değil.

Bavulları otele bıraktıktan sonra Seul’ deki gezime otele de yakın olması nedeniyle Namdaemun şehir kapısı ile başladım. Bu kapının diğer bir ismi de Sungnyemun. Şehrin güney kapısı olarak da geçen bu kapıdan geçerek Namdaemun Market‘ e ulaşıyorsunuz. Namdaemun Market Kore’ nin en büyük geleneksel marketi. Burası bizdeki Mısır Çarşısı’ na benzeyen bir yer. Aklınıza gelebilecek birçok ürünü bulabilirsiniz.

İlk gün vakit ayıramadığım Gwanghwamun meydanındaki Gyeongbokgung Sarayı’ na gitmenizi öneririm. Seul’ deki en güzel, görkemli ve önemli saray Gyeongbokgung. Saray 1395 yılında Joseon Hanedanlığı’nın kurucusu Kral Taejo tarafından yaptırılmış ancak yapıların çoğunun ahşap olması nedeniyle 1553’ de çıkan yangında büyük bir bölümü yanmış ve yeniden inşa edilmiş. Gyeongbok “Tanrı tarafından kutsanmış”, gung ise “saray” anlamına geliyor, dolayısı ile bu saraya tanrı tarafından kutsanmış saray da diyorlar. Saray oldukça büyük bir alana yayılmış. Sarayın arka kısmında yer alan gölcük içinde inşa edilmiş ahşap köşk bulunuyor. Arkada yer alan Bukhan Dağı manzarası ile oldukça güzel bir manzara oluşturuyor. Bir de bahar nedeniyle etrafta rengarenk çiçeklerin olması sarayın renkleri ile bir bütünlük oluşturuyor. Sarayın ana giriş kapısından girince ulaşılan avluda da nöbet değişim töreni yapılıyor. Ben izleyemedim, arzu ederseniz bu töreni de gezi planınıza dahil edebilirsiniz.

Sarayda epey vakit geçirdikten sonra Jongmyo Tapınağı’ na geçtim. Konfüçyüs hanedanından gelen soylular için yapılmış bir yapı UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alıyor. Rehber eşliğinde gezilebildiği için İngilizce grubu bekleyecektim ancak o gün İngilizce grup saati geçtiği için Korece olan gruba katılmak zorunda kaldım. Neyseki gruptaki yardımsever Koreliler bana tercümanlık yaptılar 🙂 Tapınakta bazı yolların ruhlar için olduğuna inanıldığından buradan yürümemenizi gösteren uyarılar yer alıyor.

Namsangol Hanok Village geleneksel Kore evlerinin orjinalliğini koruduğu ve ücretsiz gezilebilen bir yer. Burayı gezdikten sonra Namsan parkına geçebilirsiniz. Ben Namsan parkına geçip gün batımını Seul Kulesinden izlemeyi planlamıştım ancak kuleye çıkışta sıra olması nedeniyle gün batımını kaçırdım. Kuleye çıktığınızda sizi Seul şehir manzarası bekliyor. Bence buraya biraz daha erken gidip hem gün batımını izlemenizi hem de gece manzarasını görmenizi öneririm.

Kısa bir mola için otele döndükten sonra Seul’ ün oldukça hareketli olan Myeong-dong bölgesine gittim. Burada daha popüler olan yabancı tekstil mağazaları yoğunlukta. Güney Kore’ nin ünlü kozmetik markası Nature Republic’ i gezmenizi tavsiye ederim. Doğal içerikli ürünlerinden çok memnun kaldım. Mağazalar dışında yol boyunca kurulmuş tezgahlarda satılan çeşitli yiyecek, içecek ve tatlılardan deneyebilirsiniz. Ben yine tercihimi Paris Baguette’ den yana kullandım.

Fotoğraf Galerisi

Seul’ de Üçüncü Gün

Üçüncü günümüzde Nami Adası ve Seoraksan Ulusal Parkına özel tur ile katıldık. Detaylarını Nami Adası ve Seoraksan Ulusal Parkı yazılarından okuyabilirsiniz.

Seul’ de Dördüncü Gün

IMG_3291Sabah erken kalkıp Jamsil ve Yeongdong Köprülerini görebileceğim Han-gang nehri kıyısına gittim. Han-gang nehri şehri ikiye bölmüş ve üzerinde birçok köprü bulunuyor. Nehirde gündüz ve akşam düzenlenen tekne turlarına katılabiliniyor. Nehir boyunca koşu parkurları ve bisiklet yollarının yanında dinlenme alanları da bulunuyor.

Burada yaptığım kısa yürüyüş sonrasında 794 yılında inşa edilen Bongeunsa tapınağına geçtim. Tapınakta ayin saatine denk geldiğim için ayini biraz izledim. Tapınağın oldukça büyük ve güzel bir bahçesi var. Tapınağı gezdikten sonra COEX ismindeki alışveriş merkezine göz attım.

Seul’ e gelmişken meşhur Gangnam Style şarkısına konu olmuş Gangnam bölgesini gezmemek olmaz. Bu bölge pahalı ve şık mağazaların bulunduğu Seul’ ün lüx semtlerinden biri.

Buradan Seul Forest parkına geçtim. Bizim Emirgan parkına benzeyen büyük, yemyeşil keyifli bir park. İnsanlar tatil olması nedeniyle aileleri ile piknik yapıyor ve dinleniyorlardı. Parkta biraz gezip dinlendikten sonra Hangang Park’ a uğradım.

Akşam babamla nehir turu yapmayı planlıyorduk. Akşam turu için biletler daha erken biteceği için parkı gezdikten sonra biletleri alma işini de hallettim. Nehrin bu yakasındaki gezimi tamamladığım için tekrar karşı tarafa geçip Naksan parka gitmeye karar verdim.

Naksan parkı Seul şehir manzarasının en güzel izlendiği yerlerden biri. Park şehir duvarları ile çevrili. Ben Hyehwamun şehir kapısından girip parka geçtim. Giderken ara sokaklarda çok keyifli duvar resimlerinin olduğu sokaklar keşfettim. Parkın yukarılarına çıktığınızda şehri panaromik olarak görüntüleyebiliyorsunuz. Parkın aşağısına doğru yürüyüp Ihwa Mural Village isminde bir bölgeye çıktım. Bu bölgeyi birçok kişiye sormam gerekti. Gitmeden internette bazı duvar resimleri görmüştüm. Tam bulamayacağımı düşünürken karşıma çıktı. Duvar resimleri çok başarılı, burada eğlenceli fotoğraflar çekebilirsiniz. Bu yokuştan aşağıya doğru düz devam ettiğinizde şehrin giriş kapılarından Dongdaemun’ a ulaşıyorsunuz.

IMG_3647Artık otele dönüp babamla akşam yapacağımız tur için hazırlanmamız gerekiyordu. Otele varıp biraz dinlendikten sonra Hangang parkına gidip tekneye bineceğimiz Yeouido durağına ulaştık. Tekne buradan başlayıp Banpo köprüsüne kadar giderek tekrar başladığımız nokta Yeouido’ ya dönüyor. Tabi bu tekne turunun en keyifli yanı Banpo köprüsündeki ışıklı su gösterisi. Bu gösteriyi izlerken tekne yavaş yavaş köprünün altından geçmeye başlıyor. Eğer ıslanmak istiyorsanız dışarıda kalıp gösteriyi izlemeye devam edebilirsiniz. Biz ıslanmak istemediğimiz için içeri geçip izlemeye devam ettik. Işıklı su gösterisi sonrasında canlı müzik başlıyor. Müzikler tam sevdiğim gibiydi, çok güzel bir akşam geçirdik. Teknemiz Yeouido parkına yanaştıktan sonra metroya binerek otelimize geri döndük.

Fotoğraf Galerisi

Seul’ de Son Gün

Seul’ deki son günümü babamla birlikte tamamen alışverişe ayırarak geçirdim. İlk gün gittiğim Insa-dong bölgesine daha sonra uğramayı planladığımı paylaşmıştım. Son gün hava da yağmurlu olduğu için burayı gezmek için idealdi. Insa-dong’ taki tüm dükkanları gezdik diyebilirim. Alabileceğiniz çok orjinal şeyler bulabilirsiniz. Özellikle ipek fular, çanta gibi ürünler hem Kore kültürünü yansıtıyor hem de el yapımı olması nedeniyle güzel bir hediye alternatifi. Yelpaze, biblo gibi birçok mağazada örneklerini bulabileceğiniz ürünleri almadan önce birkaç mağaza gezip fiyat almanızı öneririm. 3. mağazada yaptığımız pazarlıkla ilk baktığımız mağazaya kıyasla %20 indirimli alabildik. Ayrıca şifalı taşlardan oluşan dükkanlar da çok yaygın. Taşlar takılarda kullanılmasının yanında, dekorasyon eşyası veya şifa taşı olarak da kullanılabiliyor. Şifa için satılan taşların neye iyi geldiğini açıklayan ufak broşürler de bulunuyor. İsterseniz hazır paketlerden alabileceğiniz gibi kendinizin seçtiği çeşit ve miktarda karışımlar da hazırlatabiliyorsunuz. Girdiğimiz mağazalardan biri o kadar büyüktü ki uzun bir süre buradan çıkamadık.

Alışverişimizi tamamladıktan sonra Myeong-dong bölgesine geçip buradaki Lotte Department Store alışveriş merkezini gezdik. Alışveriş merkezinde tek ilgi çeken bölüm yiyecek katıydı. Burada değişik yiyecekler, restoran ve kafeler yer alıyor. Sushiyobi isminde bir suşicide öğlen yemeğimizi yedik. Yemek sonrası babama kahve ısmarladım, kendime de çikolata 🙂 Artık otele dönüp bavullarımızı alarak havaalanına gitme vakti gelmişti. Otelin önünden havaalanına giden otobüsler kalkıyor, o nedenle giderken otobüsü tercih ettik. Metroya göre çok daha konforlu. Seul gezimizin de sonuna geldiğimizde anlatacak birçok masalım vardı artık 🙂

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.